Gülten Akin
Turquía, 1933. Es una de las poetas más importantes de su país. Estudió Derecho. Su poesía refleja su preocupación social. Merecedora de importantes Premios de poesía en su región. Algunos libros: Hora del viento. Me corté el pelo oscuro. Clavel rojo. El amor aguanta.
Mancha
Aquí estamos en el punto más caótico de nuestro tiempo
alguien debería escribirnos, si no lo hacemos quién lo hará
el más guardado silencio, el más leve se convirtió en
el fino cuchillo que usamos
para esculpir el crudo día
dónde están ellos, el milagro de parpadear
y la magia que brilla en cada movimiento
un día más sin ser visto
un día más que pasó devastando la hierba
así que nos enteramos que era ciego, como si no hubiera
callejón ni transeúnte
nadie para grabar el transeúnte
dijeron
enciérrenlos, dejen la llave en su antiguo lugar
pero la verdad es
que es algo vergonzoso, como dice Camus
para ser feliz contigo mismo
voces y otras voces, dónde están las voces del mundo
la mancha invadió el tejido
Sin decir nada sin decir nada
Traducción: Francia Rosa Calzadilla
ALAZ TORUNA NİNNİ
Esip savuruyor, seslerini dinle
Fırtınayı dinle, dağ seslerini
Dolanmaya gitti çekimli bulut
Denizleri, gölleri sağıyor
Balık yağar birazdan salıncağına
Balık yağar birazdan salıncağına
Bulut yağar birazdan salıncağına
Belki limon çiçeği, belki kaplumbağa
Uykulu ökseler çıkar cebinden
Sen onları topla
Ninenin ördüğü başlığı
Deden öpüşle büyüledi
Kışı çıkar
Kışı çıkar odandan evinden
Bahara başla
Al gel, ya da resminin arkasına
Çizdiğin çiçeği yolla
Üşüyoruz, yastığımız kar, yorganımız dondu
Oğul arı yaban arılara tutuklu, gelemez
Sen gel bizi kurtar
Wiegenlied für den Enkel, die Flamme: Alaz!
Es weht und braust, hör auf die Stimmen,
hör auf den Sturm, die Stimmen der Berge,
zum Wandern brach die hübsche Wolke auf,
regnet auf Meere, auf Seen,
auf deine Schaukel, deine Wiege regnet Fisch im Nu.
Auf deine Schaukel, deine Wiege regnet Fisch im Nu,
im Nu ergießt die Wolke sich auf deine Wiege,
Zitronenblüte, vielleicht, vielleicht -- die Schildkröte,
verschlafen lugt aus deiner Tasche Vogelleim hervor,
sammle du sie auf!
Das Häubchen, von der Oma gehäkelt,
verzaubert hat es dein Opa mit einem Kuss.
Vertreib den Winter,
den Winter vertreib aus Stube und Haus,
beginn mit dem Frühling!
Komm nur, komm -- oder schick die Blume los,
die hinter dein Bild du gezeichnet.
Wir frieren, unser Kissen ist Schnee, unsre Decke gefroren,
der Bienenschwarm ist verhindert, von wilden Schwärmen verhaftet,
komm, nur komm -- und rette uns!
Aus dem Türkischen übersetzt von Monika Carbe
ANNESİ ÇALIŞAN ÇOCUĞUN AĞIDI
Attım. Boyalar ne işe yarayabilir
Yalnızlık için karadan başka
Hangi rengi kullanabilirim
Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı
Solgun durmalı resimlerim
Pencerem kuşları çekmiyor
Soluğu azaldı nergislerin
Üç tarak olsa taranmaz Yuku-Lili’nin saçları
Ben annesi çalışan bir çocuğum
Yollarda damlarda eski yazdan kalma
Mavi çizgileri kar gelir kapatır
Sustum. Sevincin sesleri de
Bir iki deneyip susacak
Duvar diplerinde kedisel çığlıklar
Bahçelerde çirkin kasımpatları açmalıdır
Lament of a Working Mother's Child
I threw them out. What good are paints
For loneliness, apart from black
What colour can I use
Dry table, dull ceiling, sulky carpet
My pictures should look pale
My window no longer attracts birds
Daffodils are losing their breath
Even with three brushes, you still can’t comb Yuku-Lili’s hair
I am the child of a mother who goes out to work
Snow on the road and the roof veils
The blue lines left over from last summer
I say nothing. Trying once or twice
The sound of joy will also say nothing
Cat-like wails at the foot of the wall
In the gardens, ugly chrysanthemums should be blooming
Gülten Akın, Kuş Uçsa Gölge Kalır
LEKE
Çağın en karmaşık yerinde durduk
biri bizi yazsın, kendimiz değilse
kim yazacak
sustukça köreldi
kaba günü yonttuğumuz ince bıçak
nerde onlar, her kımıldayışta
çakan tansık, ışıldatan büyü
bir gün daha görülmedi
bir gün daha geçti otları soldurarak
öğrendik de körmüş, sanki yokmuş
ne yol ne bir geçip giden
ne kaydını tutan geçip gidenin
dediler ki
onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak
oysa
utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus
tak başına mutlu olmak
sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri
leke dokuya işledi
susarak susarak
Stain
Here we stand at the messiest point of our time
someone should write us, if we don’t
who will
the more silence kept, the duller became
the fine knife we used
to carve out raw day
where are they, the flashing miracle
and the shining magic in every motion
one more day unseen
one more day passed withering the grass
so we learn it was blind, as if there were
no alley no passerby
no one to record the passerby
they said
lock them up, leave the key in its old place
but the truth is
it’s a shameful thing, as Camus says
to be happy on your own
voices and other voices, where are the world’s voices
the stain invaded the tissue
saying nothing saying nothing
No hay comentarios:
Publicar un comentario