lunes, 21 de abril de 2014

GÜLTEN AKIN [11.566]



Gülten Akin 

Turquía, 1933. Es una de las poetas más importantes de su país. Estudió Derecho. Su poesía refleja su preocupación social. Merecedora de importantes Premios de poesía en su región. Algunos libros: Hora del viento. Me corté el pelo oscuro. Clavel rojo. El amor aguanta. 




Mancha

Aquí estamos en el punto más caótico de nuestro tiempo

alguien debería escribirnos, si no lo hacemos quién lo hará

el más guardado silencio, el más leve se convirtió en
el fino cuchillo que usamos
para esculpir el crudo día

dónde están ellos, el milagro de parpadear
y la magia que brilla en cada movimiento

un día más sin ser visto
un día más que pasó devastando la hierba

así que nos enteramos que era ciego, como si no hubiera
callejón ni transeúnte
nadie para grabar el transeúnte

dijeron
enciérrenlos, dejen la llave en su antiguo lugar

pero la verdad es
que es algo vergonzoso, como dice Camus
para ser feliz contigo mismo

voces y otras voces, dónde están las voces del mundo

la mancha invadió el tejido
Sin decir nada sin decir nada

Traducción: Francia Rosa Calzadilla







ALAZ TORUNA NİNNİ

Esip savuruyor, seslerini dinle 
Fırtınayı dinle, dağ seslerini 
Dolanmaya gitti çekimli bulut 
Denizleri, gölleri sağıyor 
Balık yağar birazdan salıncağına

Balık yağar birazdan salıncağına 
Bulut yağar birazdan salıncağına 
Belki limon çiçeği, belki kaplumbağa 
Uykulu ökseler çıkar cebinden 
Sen onları topla

Ninenin ördüğü başlığı 
Deden öpüşle büyüledi 
Kışı çıkar
Kışı çıkar odandan evinden 
Bahara başla

Al gel, ya da resminin arkasına
Çizdiğin çiçeği yolla
Üşüyoruz, yastığımız kar, yorganımız dondu
Oğul arı yaban arılara tutuklu, gelemez
Sen gel bizi kurtar





Wiegenlied für den Enkel, die Flamme: Alaz!

Es weht und braust, hör auf die Stimmen,
hör auf den Sturm, die Stimmen der Berge,
zum Wandern brach die hübsche Wolke auf,
regnet auf Meere, auf Seen,
auf deine Schaukel, deine Wiege regnet Fisch im Nu.

Auf deine Schaukel, deine Wiege regnet Fisch im Nu,
im Nu ergießt die Wolke sich auf deine Wiege,
Zitronenblüte, vielleicht, vielleicht -- die Schildkröte,
verschlafen lugt aus deiner Tasche Vogelleim hervor,
sammle du sie auf!

Das Häubchen, von der Oma gehäkelt,
verzaubert hat es dein Opa mit einem Kuss.
Vertreib den Winter,
den Winter vertreib aus Stube und Haus,
beginn mit dem Frühling!

Komm nur, komm -- oder schick die Blume los,
die hinter dein Bild du gezeichnet.
Wir frieren, unser Kissen ist Schnee, unsre Decke gefroren,
der Bienenschwarm ist verhindert, von wilden Schwärmen verhaftet,
komm, nur komm -- und rette uns!

Aus dem Türkischen übersetzt von Monika Carbe





ANNESİ ÇALIŞAN ÇOCUĞUN AĞIDI

Attım. Boyalar ne işe yarayabilir
Yalnızlık için karadan başka
Hangi rengi kullanabilirim
Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı
Solgun durmalı resimlerim

Pencerem kuşları çekmiyor
Soluğu azaldı nergislerin
Üç tarak olsa taranmaz Yuku-Lili’nin saçları
Ben annesi çalışan bir çocuğum

Yollarda damlarda eski yazdan kalma
Mavi çizgileri kar gelir kapatır
Sustum. Sevincin sesleri de
Bir iki deneyip susacak
Duvar diplerinde kedisel çığlıklar
Bahçelerde çirkin kasımpatları açmalıdır


Lament of a Working Mother's Child

I threw them out. What good are paints
For loneliness, apart from black 
What colour can I use
Dry table, dull ceiling, sulky carpet
My pictures should look pale

My window no longer attracts birds
Daffodils are losing their breath
Even with three brushes, you still can’t comb Yuku-Lili’s hair 
I am the child of a mother who goes out to work

Snow on the road and the roof veils 
The blue lines left over from last summer
I say nothing. Trying once or twice
The sound of joy will also say nothing
Cat-like wails at the foot of the wall
In the gardens, ugly chrysanthemums should be blooming 





Gülten Akın, Kuş Uçsa Gölge Kalır

LEKE

Çağın en karmaşık yerinde durduk
biri bizi yazsın, kendimiz değilse
kim yazacak
sustukça köreldi
kaba günü yonttuğumuz ince bıçak
nerde onlar, her kımıldayışta
çakan tansık, ışıldatan büyü
bir gün daha görülmedi
bir gün daha geçti otları soldurarak

öğrendik de körmüş, sanki yokmuş
ne yol ne bir geçip giden
ne kaydını tutan geçip gidenin
dediler ki
onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak
oysa
utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus
tak başına mutlu olmak
sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri
leke dokuya işledi
susarak susarak 


Stain

Here we stand at the messiest point of our time

someone should write us, if we don’t 
who will

the more silence kept, the duller became 
the fine knife we used 
to carve out raw day

where are they, the flashing miracle 
and the shining magic in every motion

one more day unseen
one more day passed withering the grass

so we learn it was blind, as if there were
no alley no passerby 
no one to record the passerby

they said
lock them up, leave the key in its old place

but the truth is
it’s a shameful thing, as Camus says
to be happy on your own

voices and other voices, where are the world’s voices

the stain invaded the tissue
saying nothing saying nothing


No hay comentarios:

Publicar un comentario